Avşar: 3 Kasım 2002, Türkiye’nin modernleşme tarihinde bir dönüm noktasıdır

Gündem (iGFA) - | 06.11.2025 - 11:30, Güncelleme: 06.11.2025 - 11:30 7 kez okundu.
 

Avşar: 3 Kasım 2002, Türkiye’nin modernleşme tarihinde bir dönüm noktasıdır

Avşar: 3 Kasım 2002, Türkiye’nin modernleşme tarihinde bir dönüm noktasıdır
ANKARA - BHA “Bu tarih, devletin yönetim anlayışından ekonomik modele, dış politikadan toplumsal yapıya kadar çok boyutlu bir değişimin miladı olmuştur.” diyen Prof. Dr. Zakir Avşar, 2002 sonrasında inşa edilen siyasal istikrarın, 1990’lı yılların koalisyon krizleriyle şekillenen kırılgan yönetim modeline karşı güçlü bir yürütme ve seçmen desteğine dayalı meşruiyet zemini oluşturduğunu belirtti. “Vesayet sisteminden sivil siyasete geçişin kurumsallaşması” Avşar, AK Parti döneminde demokratik süreçlerin yalnızca seçimlerle değil, vesayet mekanizmalarının geriletilmesiyle derinleştiğini ifade etti. 2007’deki e-muhtıra, 2008’deki kapatma davası ve 2013 sonrasındaki yargı merkezli müdahale girişimlerinin “seçilmiş iktidar” ile “atanmış otorite” arasındaki tarihsel gerilimi gözler önüne serdiğini hatırlatan Avşar, “15 Temmuz 2016 darbe girişimi, Türkiye’nin demokratik olgunluk seviyesinin en somut göstergesi olmuştur. Halkın ve kurumların kararlı duruşu, sivil iradenin üstünlüğünü perçinlemiştir.” dedi. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi (2007), 2010 Anayasa reformu ve 2017’deki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin, vesayet sistemine karşı oluşturulmuş demokratik sigortalar olarak görülebileceğini belirten Avşar, yeni yönetim modelinin karar alma süreçlerinde hız, koordinasyon ve hesap verebilirliği artırmayı hedeflediğini kaydetti. Ekonomide istikrar, teknolojide yerlileşme Prof. Dr. Zakir Avşar, 2001 krizinin ardından uygulanan yapısal reformların sürdürülmesiyle 2002–2013 arasında ortalama yüzde 5,5’lik büyüme oranına ulaşıldığını, kamu borç stokunun milli gelire oranının azaldığını ve bütçe disiplininin sağlandığını hatırlattı. 2010’lu yıllardan itibaren küresel dalgalanmalar ve jeopolitik risklerin etkisiyle üretim modelinde yerlileşme stratejisinin öne çıktığını belirten Avşar, “Milli teknoloji hamlesi ve yerli sanayi vizyonu, ekonomik büyümenin ana unsurlarından biri haline gelmiştir.” değerlendirmesinde bulundu. Sosyal devlet anlayışında dönüşüm Avşar, 2000’li yıllarla birlikte sosyal politika paradigmasının da değiştiğini belirterek, sosyal yardımların kurumsallaşması, yoksullukla mücadelede hedef odaklı politikaların uygulanması ve sağlıkta dönüşüm programının toplumsal refahı artırdığını söyledi. “Yaşam beklentisi 2002’de 70 yıl iken 2020’lerde 78 yıla çıkmıştır.” diyen Avşar, eğitimdeki yaygınlaşma ve kadın istihdamındaki artışın da toplumsal dönüşümün önemli göstergeleri olduğunu vurguladı. “Türkiye çok boyutlu dış politikanın merkezi aktörü haline geldi” Türkiye’nin 2002 sonrasında dış politikasında çok boyutlu bir yaklaşıma geçtiğini ifade eden Prof. Dr. Zakir Avşar, “Batı merkezli konumlanma yerini çok yönlü, insani ve bölgesel eksenli diplomasiye bırakmıştır.” dedi. Avşar, Afrika, Latin Amerika ve Asya açılımlarının yanı sıra savunma sanayiindeki yerlileşme sürecinin Türkiye’nin küresel ölçekte otonom hareket etme kapasitesini artırdığını belirtti. “Suriye krizi, göç yönetimi ve Doğu Akdeniz’deki enerji rekabeti gibi konularda Türkiye hem güvenlik hem diplomasi boyutlarını içeren çok katmanlı bir politika geliştirmiştir.” diye konuştu. “Türkiye Yüzyılı, 23 yıllık birikimin sonucu” Prof. Dr. Zakir Avşar, 2002–2025 döneminin Türkiye’nin modernleşme tarihinde en uzun soluklu siyasal istikrar evresi olduğunu vurguladı. “Bugün Türkiye Yüzyılı olarak formüle edilen vizyon, 23 yıllık istikrar, kalkınma ve toplumsal dönüşüm sürecinin birikimsel sonucudur.” ifadelerini kullanan Avşar, 3 Kasım 2002’nin Türkiye’nin çağdaş siyasal tarihindeki en kritik kırılma noktalarından biri olarak kalacağını belirtti.
Avşar: 3 Kasım 2002, Türkiye’nin modernleşme tarihinde bir dönüm noktasıdır

ANKARA - BHA

“Bu tarih, devletin yönetim anlayışından ekonomik modele, dış politikadan toplumsal yapıya kadar çok boyutlu bir değişimin miladı olmuştur.” diyen Prof. Dr. Zakir Avşar, 2002 sonrasında inşa edilen siyasal istikrarın, 1990’lı yılların koalisyon krizleriyle şekillenen kırılgan yönetim modeline karşı güçlü bir yürütme ve seçmen desteğine dayalı meşruiyet zemini oluşturduğunu belirtti.

“Vesayet sisteminden sivil siyasete geçişin kurumsallaşması”

Avşar, AK Parti döneminde demokratik süreçlerin yalnızca seçimlerle değil, vesayet mekanizmalarının geriletilmesiyle derinleştiğini ifade etti.
2007’deki e-muhtıra, 2008’deki kapatma davası ve 2013 sonrasındaki yargı merkezli müdahale girişimlerinin “seçilmiş iktidar” ile “atanmış otorite” arasındaki tarihsel gerilimi gözler önüne serdiğini hatırlatan Avşar, “15 Temmuz 2016 darbe girişimi, Türkiye’nin demokratik olgunluk seviyesinin en somut göstergesi olmuştur. Halkın ve kurumların kararlı duruşu, sivil iradenin üstünlüğünü perçinlemiştir.” dedi.

Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi (2007), 2010 Anayasa reformu ve 2017’deki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişin, vesayet sistemine karşı oluşturulmuş demokratik sigortalar olarak görülebileceğini belirten Avşar, yeni yönetim modelinin karar alma süreçlerinde hız, koordinasyon ve hesap verebilirliği artırmayı hedeflediğini kaydetti.

Ekonomide istikrar, teknolojide yerlileşme

Prof. Dr. Zakir Avşar, 2001 krizinin ardından uygulanan yapısal reformların sürdürülmesiyle 2002–2013 arasında ortalama yüzde 5,5’lik büyüme oranına ulaşıldığını, kamu borç stokunun milli gelire oranının azaldığını ve bütçe disiplininin sağlandığını hatırlattı.

2010’lu yıllardan itibaren küresel dalgalanmalar ve jeopolitik risklerin etkisiyle üretim modelinde yerlileşme stratejisinin öne çıktığını belirten Avşar, “Milli teknoloji hamlesi ve yerli sanayi vizyonu, ekonomik büyümenin ana unsurlarından biri haline gelmiştir.” değerlendirmesinde bulundu.

Sosyal devlet anlayışında dönüşüm

Avşar, 2000’li yıllarla birlikte sosyal politika paradigmasının da değiştiğini belirterek, sosyal yardımların kurumsallaşması, yoksullukla mücadelede hedef odaklı politikaların uygulanması ve sağlıkta dönüşüm programının toplumsal refahı artırdığını söyledi.
“Yaşam beklentisi 2002’de 70 yıl iken 2020’lerde 78 yıla çıkmıştır.” diyen Avşar, eğitimdeki yaygınlaşma ve kadın istihdamındaki artışın da toplumsal dönüşümün önemli göstergeleri olduğunu vurguladı.

“Türkiye çok boyutlu dış politikanın merkezi aktörü haline geldi”

Türkiye’nin 2002 sonrasında dış politikasında çok boyutlu bir yaklaşıma geçtiğini ifade eden Prof. Dr. Zakir Avşar, “Batı merkezli konumlanma yerini çok yönlü, insani ve bölgesel eksenli diplomasiye bırakmıştır.” dedi.

Avşar, Afrika, Latin Amerika ve Asya açılımlarının yanı sıra savunma sanayiindeki yerlileşme sürecinin Türkiye’nin küresel ölçekte otonom hareket etme kapasitesini artırdığını belirtti.
“Suriye krizi, göç yönetimi ve Doğu Akdeniz’deki enerji rekabeti gibi konularda Türkiye hem güvenlik hem diplomasi boyutlarını içeren çok katmanlı bir politika geliştirmiştir.” diye konuştu.

“Türkiye Yüzyılı, 23 yıllık birikimin sonucu”

Prof. Dr. Zakir Avşar, 2002–2025 döneminin Türkiye’nin modernleşme tarihinde en uzun soluklu siyasal istikrar evresi olduğunu vurguladı.
“Bugün Türkiye Yüzyılı olarak formüle edilen vizyon, 23 yıllık istikrar, kalkınma ve toplumsal dönüşüm sürecinin birikimsel sonucudur.” ifadelerini kullanan Avşar, 3 Kasım 2002’nin Türkiye’nin çağdaş siyasal tarihindeki en kritik kırılma noktalarından biri olarak kalacağını belirtti.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sondakikagazetem.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.