RUHSAL KAOSUN SESSİZ NEDENİ: ANLAMAMAK, ANLATAMAMAK, ANLAŞILAMAMAK

Uzman Psk.Dan.Vejdin Çelik, modern insanın en derin çıkmazına ışık tutuyor: Anlaşılmamak. “Anlamak, anlatmak ve anlaşılmak” kavramlarının eksikliği, bireysel huzursuzluklardan toplumsal çatışmalara kadar uzanan görünmez bir zincir oluşturuyor. Ruhsal dengenin anahtarı ise bu üçlüde gizli.

Uzm. Psk.Dan. Vejdin Çelik, anlamak, anlatmak ve anlaşılmak kavramlarının ruhsal dengeyi sağlamadaki önemine dikkat çekti   İnsan yaşamı yalnızca fiziksel süreçlerden ibaret değil. Uzman Psk.Dan. Vejdin Çelik, ruhsal bütünlüğün sağlanmasında duygusal ve zihinsel dengenin de en az beden sağlığı kadar önemli olduğunu vurguladı. Çelik, bu dengenin üç temel kavramla mümkün olduğunu belirtti: Anlamak, anlatmak ve anlaşılmak.   Anlamanın yalnızca kelimeleri değil, kelimelerin ardındaki niyetleri ve duyguları da kapsadığını ifade eden Çelik, bu becerinin günümüzde zayıfladığını söyledi. Yanlış anlaşılmaların bireyleri yalnızlaştırdığını, toplumsal düzeyde ise çatışmaları artırdığını dile getirdi.   Anlatmanın ise çoğu zaman yanlış anlaşıldığını belirten Çelik, bunun yalnızca konuşmak olmadığını, kişinin düşünce ve kimliğini açık, etkili ve doğru bir şekilde ifade edebilme becerisi olduğunu kaydetti. “Bazı insanlar gerçeği saklamaz, sadece nasıl söyleyeceğini bilemez” diyerek, anlatmanın da öğrenilmesi gereken bir iletişim biçimi olduğuna işaret etti.   En çok ihmal edilen kavramın ise “anlaşılmak” olduğunu söyleyen Çelik, insanın doğası gereği yalnızca anlaşılmak değil, derinlemesine hissedilmek istediğini belirtti. Verilen mesajların karşı tarafta nasıl yankı bulduğunun, ilişkilerin niteliğini doğrudan etkilediğini söyledi.   Sözlerine Sezai Karakoç’tan yaptığı alıntıyla son veren Çelik, “Anlamak masraflı iştir. Emek, gayret ve samimiyet ister” sözünü hatırlatarak, bu üç kavramın bir bütün olarak ele alındığında bireyin ruhsal dengesine katkı sunduğunu ifade etti.   Vejdin Çelik, “Kaostan dengeye geçişin yolu bu üç kavramdan geçer” diyerek, anlamak, anlatmak ve anlaşılmanın yaşam pratiğine yerleşmesiyle daha sağlıklı ilişkilerin ve daha anlamlı bir hayatın mümkün olabileceğini belirtti.