Modern insan her şeyi bu dünyaya sıkıştırmaya çalışırken, ardını unuttuğu bir hakikatin yükü altında eziliyor. Münir Aydın, bu çağın görünmeyen eksikliğini kaleme alıyor.
Bir zamanlar mezarlıklar şehrin ortasında olurdu.
İnsan sabah işe giderken, akşam eve dönerken mutlaka ölümle göz göze gelirdi.
Şimdi ise kabirler şehir dışlarına sürüldü, ölüm konuşulmaz oldu.
Hatta cenaze haberleri bile "modu düşürmesin" diye algoritmalar tarafından geri plana atılıyor.
Çünkü insan, artık ahireti unutarak yaşamayı normalleştirdi.
Ve ne yazık ki bu unutkanlık, dünyayı olduğundan fazla önemsememize neden oldu.
Dünya Üzerine Yemin Edilen Bir Yer Değildir
Kur’an’da Allah, yemin ederken yıldızlara, fecre, kaleme, zamana yemin eder.
Ama dünya için bir yemin geçmez. Çünkü bu geçici mekâna bağlanmak, kalıcıyı göz ardı etmek demektir.
Dünya hayatı bir imtihan sahnesi, bir bekleme salonu, bir çıraklık dönemidir.
Asıl hayat, ancak perdenin arkasında başlayandır.
Ama biz...
Küçük bir tartışmayı kıyamet, bir iş kaybını felaket, bir hakareti yıkım gibi algılıyoruz.
Çünkü başka bir hayatın varlığını unutmuşuz.
Modernliğin En Büyük Kaybı: Sonsuzluk Bilinci
İnsan ne zaman ahirete imanını zayıflatsa, her acıyı büyütür, her kaybı sonsuz zanneder.
Oysa Peygamber Efendimiz buyurur:
“Gerçek akıllı, nefsini hesaba çeken ve ölümden sonrası için hazırlık yapandır.” (Tirmizi)
Dünya imtihandır. Ve imtihanda her şey güzel olmaz. Herkes sizi anlamaz.
Her istediğiniz olmaz.
Bu bilinci taşıyan insan, dünya karşısında daha serin, daha sabırlı, daha vakarlı olur.
Bir Gün Gideceğimiz Yeri Unutmayalım
Son nefes her gün biraz daha yaklaşırken, kendimize sormamız gereken tek bir soru var:
“Bugün ebedi hayata ne kattım?”
Bir selam, bir tebessüm, bir gönül tamiri…
Çünkü Allah katında küçük büyükten büyüktür; ihlaslı olan kıymetlidir.
Ahiret inancı, sadece ölüm korkusunu değil; aynı zamanda hayatın yükünü hafifletir.
Dünya geçicidir. Ve insan, geçici olanı aşırı ciddiye aldığında asıl kaybı yaşar.
Münir Aydın