“Kırık kalplerin duası, arşı titretir.”
Bir kalbin kırılması, yalnızca insani bir hüzün değildir; ilahi bir dikkatin başlangıcıdır.
Çünkü Rabbimiz, kırılmış kalpleri kendine daha yakın bulur.
Kibrin çatlayıp tevazunun içeri sızdığı o anda, insan kendi aczini hatırlar.
DUA, EN ÇOK ACIDA KABUL OLUR
Ne zaman içimiz acısa, dilimiz dua eder.
Zorluk anlarında yükselen bir “Yetiş ya Rab!” feryadı, bazen yıllardır edilen suskun dualardan daha hızlı ulaşır semaya.
Çünkü kalpten çıkan her söz, Arş-ı A’lâ’da yankı bulur.
İNCİTME, İNCİNME
Bir gönlü incitmekle, bin Kâbe’yi yıkmak arasında kıyas kuran irfanımız, kalp kırmanın ne denli ağır bir sorumluluk olduğunu fısıldar kulağımıza.
Çünkü Allah, kul hakkına karışmaz.
Bu yüzden, incinmiş bir yürek varsa çevrende, onunla helalleş.
Onun dualarında yerin yoksa, senin zenginliğinin ya da gücünün de kıymeti yoktur.
KABULÜN ANAHTARI: SAF NİYET
Kimi zaman secdelerde gözyaşıyla ıslanan ellerimiz, yıllardır beklediğimiz cevaba ulaşamaz.
Çünkü niyet, dua kadar önemlidir.
Samimi bir “Allah’ım razı olduğun kullardan eyle” duası, belki de yüz dilekten daha değerlidir.
SON SÖZ
Kırık kalbin duası, göğe yükselen bir niyazdır. İnsan bazen en zayıf anında, en güçlü duasını eder.
Ve unutmamalı ki; kırılmış kalpleri en iyi, onları Yaratan onarır.