Dünya…
Atalarımız ona “aldatan gelin” derdi. Çünkü dışı süslüdür, içi keder…
Yüzüne bakarsın, güzeldir; peşinden gidersin, elinde kalır.
Mevlana der ki:
"Dünya tatlı bir zehire benzer. Akıllı ondan azar azar alır, gafiller kana kana içer."
İnsan dünya nimetlerine aldanır. Mal biriktirir, unvan toplar, övülmek ister…
Sanır ki hepsi onunla mezara girecek.
Oysa mezara giren sadece kefendir.
Ve kefenin cebi yoktur.
Ne mal girer, ne şöhret, ne de alkış…
Kur’an’da buyurulur:
"Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs ve aranızda bir övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışıdır." (Hadid, 20)
Dünya sevgisi, insanın kalbini karartır.
Çünkü kalpte iki sevgi barınmaz.
Ya dünya vardır ya Allah.
Dünya sevgisi arttıkça ahiret unutulur.
Dünya sevgisi arttıkça vicdan susar, merhamet kurur.
Dünya seni terk etmeden sen onu terk et.
Çünkü dünya seni bırakmasa da, sen bir gün onu bırakacaksın.
O gün geldiğinde, ne kadar bıraktığın değil, ne kadar adil kullandığın sorulacak.
“Dünya sevgisi kalbi kör eder; ahiret sevgisi kalbe nur olur.”