İnsanoğlunun içindeki arzu, sınırsızdır. Fakat İslam bize her isteğin peşinden gitmenin doğru olmadığını öğretir. Çünkü nefs ister, ama ruh ihtiyaç duyduğu şeyle huzur bulur.
Modern çağın insanı market rafları arasında, alışveriş sepetlerinin dibinde arıyor huzuru. Oysa Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyuruyor ki:
“Zenginlik mal çokluğu ile değil, gönül tokluğuyla olur.”
Bugün ihtiyacımız olanı değil, başkasında olanı istiyoruz. Giydiğini, sürdüğünü, taktığını... Böylece arzu bir rekabete, hayat ise bir vitrine dönüşüyor. Ama her vitrin, içi dolu bir mağaza değildir.
Tasavvuf, insanı arzularından arındırma disiplinidir. Azla yetinmeyi, sade yaşamayı, “ben de alayım” değil, “benim buna ihtiyacım var mı?” sorusunu sormayı öğretir.
Allah’a yakınlık; çok şeye sahip olmakla değil, çok şeyden uzak durmayı öğrenmekle mümkündür. Çünkü kul, nefsini tanıdıkça Rabbine yaklaşır.
“İhtiyaç doyurur, arzu büyür; doyurulamayan her arzu insanı kendinden uzaklaştırır.”
1. Tüketim kültürü arzuyu kışkırtır, ruhu yorar.
2. İslam, ihtiyacı gözetmeyi, arzuyu ise terbiye etmeyi öğütler.
3. Gerçek zenginlik, kanaatte ve gönül tokluğundadır.