Sabır, dilimizde çok kolay kullandığımız ama kalbimizde zor taşıdığımız bir kelimedir. Hepimiz sabrı, dişini sıkmak, dayanmak, susmak, beklemek zannediyoruz. Oysa sabır, zamanı beklemek değil, zamanı anlamaktır.
Rabbimiz Kur’an’da buyuruyor ki:
“Ey iman edenler! Sabredin, sabırda yarışın, sınırlarınızı koruyun ve Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Ali İmran, 200)
Bu ayet, sabrın sadece musibete katlanmak değil, hayatın her alanında sabırda yarışmak olduğunu anlatıyor. Çünkü sabır;
Günah işlememek için kendini tutmaktır.
Namazını aksatmamak için uykunu bölmektir.
Haksızlık karşısında susmak değil, hakkı sabırla savunmaktır.
Rızkın daraldığında isyana düşmemektir.
Duaların kabulü geciktiğinde umudu kaybetmemektir.
Sabır, insanı büyütür.
Çünkü sabreden, sürecin Rabbi tarafından yönetildiğini bilir. Sabretmek, pes etmek değil; mücadeleyi Allah’a emanet etmektir. Sabreden, zamanın her saniyesine bir hikmet saklandığını fark eder.
Son Söz:
Ey gönlüm, sabretmeyi beklemek sanma. Sabretmek, beklediğin her anın Rabbine ait olduğunu bilmektir.