Pek çok kişi aç olmadığı halde yemek yiyor.
Gerçekten acıkıyor muyuz, yoksa sadece alışkanlıklarımızın kurbanı mıyız?
“Bir şeyler atıştırayım...”
Saat daha sabah 10. Öğle yemeğine var, kahvaltı yapılmış.
Ama elimiz çikolataya, krakere, telefona sarılmış.
Gerçekten aç mıyız?
Belki evet ama belki de sadece sıkıldık, stresliyiz ya da sosyal medyada yemeğe denk geldik.
İşte modern dünyanın en büyük problemlerinden biri: Gerçek açlık ile duygusal açlığı ayırt edememek.
Fizyolojik Açlık mı, Psikolojik mi?
Açlık ikiye ayrılır:
-
Gerçek Açlık – Mide kazınır, enerji düşer, odak azalır. Vücut besine ihtiyaç duyar.
-
Psikolojik Açlık – Can sıkıntısı, kaygı, yalnızlık ya da mutlu anları kutlama isteğiyle tetiklenir. Vücut değil, zihin ister.
Bugün birçok kişi, sinyalleri okumayı unuttu. Vücut değil, duygular beslenmek istiyor.
Neden Yiyoruz?
-
Alışkanlık: Her dizi açıldığında çerez, her kahvede tatlı...
-
Ödüllendirme: “Çok çalıştım, biraz tatlıyı hak ettim.”
-
Stres Kaçışı: En kolay dopamin kaynağı yemek oldu.
-
Sosyal Baskı: “Ayıp olmasın, tabağı boş bırakma!”
Yeme Bilinci Nasıl Gelişir?
-
Her öğünden önce kendine sor: Gerçekten aç mıyım?
-
Yavaşla: Hızlı yemek, beyne tokluk sinyali gönderemez.
-
Tabağı küçült: Göz doyar, mide şaşırmaz.
-
Duygularla yüzleş: Canın tatlı istiyorsa, hangi duygunun açlığını bastırmaya çalışıyorsun?
Sürdürülebilir Beslenme, Suçluluk Değil Bilinç Getirir
Kendini suçlamak yerine kendini tanı.
Çünkü sağlıklı beslenme bir ceza sistemi değil, denge sanatıdır.
İnsansın, hata yaparsın. Mühim olan tekrar dengeye gelmeyi bilmektir.
Günün Hatırlatması
“Açlık bedenin, tokluk kalbin; ikisini karıştırma.”