“Doymuyorum.”
Bu cümle, danışanlarımda en çok duyduğum serzeniştir.
Aslında mesele, midenin değil, zihnin doymamasıdır.
Çünkü insan sadece aç olduğu için yemek yemez; üzgün olduğu için, sıkıldığı için, mutlu olduğu için, kutlamak istediği için… Hayatımızın her anına yemekle anlam yüklemişiz.
Bir araştırmada, insanların aç olmasa bile günde ortalama 200 kere yemek düşüncesi aklına geldiği bulunmuş.
Düşünsenize; 200 kere… Ve biz sanıyoruz ki iradesiziz.
Hayır, zihin her an yeni bir yiyecek anısıyla çalışıyor.
Çocukluğumuzda ödül olarak verilen çikolata, moralimiz bozulunca yenilen tatlılar…
Hepsi bugünümüzü şekillendiriyor.
Peki ne yapmalı?
Yemek yerken, sadece yemek yemeli.
Yani o lokmayı alırken sosyal medyaya bakmamalı, televizyon izlememeli.
Beyin, ne yediğini fark ettiğinde, tokluk sinyalleri de güçlenir.
Ayrıca her acıktığında kendine şu soruyu sormalı: “Bu gerçekten fiziksel açlık mı, yoksa duygusal mı?”
Unutmayın; açlık mideden gelir, iştah zihinden.
Ve doyum arayan midemiz değil, çoğu zaman kalbimizdir.
Doymak istiyorsan, önce neyi aç bıraktığını bul.
-
İnsan her zaman fiziksel açlıktan dolayı yemek yemez.
-
Zihin, yemekle duyguları ödüllendirir ve bağlantılar kurar.
-
Gerçek doyum, mideden çok, duygusal tatminde gizlidir.