Yemek yemek... Bazen sadece fizyolojik bir ihtiyaç değil, duyguların dili olur.
Canın sıkıldığında açlık hissedersin, öfkelendiğinde tatlı istersin, yalnız hissettiğinde abur cubura sarılırsın.
Oysa bedenin değil, ruhun açtır çoğu zaman.
Duygusal açlık, gerçek açlıktan farklıdır.
Gerçek açlık yavaşça başlar, sabırla sinyal verir. Duygusal açlık anidir, bastırılamaz bir istekle gelir.
Üstelik çoğu zaman belli yiyeceklere yönlendirir: Çikolata, hamur işi, cips...
Neden? Çünkü bu yiyecekler, beyinde kısa süreli mutluluk hormonlarını uyarır.
Geçici bir rahatlama sağlar. Ama ardından suçluluk hissi, pişmanlık ve bedene yük...
Dr. Melis Arslan olarak danışanlarıma hep şunu söylerim:
“Her açlık karnında değil, kalbindedir.”
Önce kendine şu soruyu sor:
“Gerçekten aç mıyım, yoksa bir boşluğu mu dolduruyorum?”
Yemekle kurduğun ilişkide bilinçli ol. Duygunu bastırmak için değil, bedenini beslemek için ye.
Unutma, duygular doyurulmaz; sadece anlaşılmak ister.
Kendini tanımadan sağlıklı beslenemezsin. Ve en doğru diyet listesi, önce kendine dürüst olduğunda yazılır.
“İnsanın ne yediği değil, neden yediği sağlığını belirler.”
— Dr. Melis Arslan