Bazen çalan bir alarm sesiyle uyanırsınız ama uyandığınız yer yatak değil, bir “koşu bandı”dır.
Hep hareket, hep sorumluluk…
Sabah kahvaltısını düşünürken, akşam yemeğinin malzemeleri sıralanır zihninizde.
Ofiste yarım kalan dosyalar, çocuğun ödevi, annenizin tansiyonu, market alışverişi...
Ve tüm bunların arasında kaybolan biri: Siz.
Zihinsel tükenmişlik, yalnızca yorgunluk değildir. Sessiz bir çığlıktır çoğu zaman.
Hele ki bir kadınsanız, bu tükeniş çoğu kez görünmez.
Gülümsemek zorunda bırakılmış yüzlerin, “iyiyim” demeye mecbur kalmış seslerin ardında yatan yorgunluklar…
“Bir kadının tükenişi, sadece kendi bedeniyle değil, bir toplumun duyarsızlığıyla ilgilidir.”
Görünmez yüklerimizi tanıyalım.
Kendimize izin verelim: Yorulmaya, dinlenmeye, hayır demeye…
Çünkü her güçlü kadın, önce kendi içinde bir barış kurmalıdır.
Bugün aynaya baktığınızda şunu fısıldayın:
“Ben, başkalarının değil, önce kendi iç dengemin koruyucusuyum.”