Sabah işe giderken durakta bekledim. Yağmur yağıyordu usul usul. Yolun karşısında yaşlı bir amca, elinde bastonuyla durağa doğru yürüyordu. Kimse yardım etmedi. Herkes telefona bakıyordu. Kulaklıklar kulaklarda, gözler ekranlarda, akıllar bildirimlerde.
O an düşündüm:
Caddeler kalabalık ama insanlar yalnız.
Konuşan çok ama dinleyen yok. Gökyüzü bu kadar genişken, kalplerimiz niye daraldı?
Bir dükkân camında yazı gördüm:
“İndirim var.”
Bir banka afişinde:
“Faizsiz kredi fırsatı.”
Bir billboardda:
“Yeni sezonda kaçırılmayacak fiyatlar.”
Her şey al, harca, bitir, yenisini al diye bağırıyor. Ama kimse “Paylaş, iyilik yap, dua et” demiyor. Kimse “Birini ara, gönlünü sor, kapısını çal” demiyor. Çünkü bu caddeler, insanı sadece müşteri olarak görüyor.
Bize Ne Oldu?
Biz çocukken sokaktan geçerken kapılar açıktı. Komşunun tenceresinde ne piştiğini kokusundan bilirdik. Şimdi apartmanda kapılar kapalı, kokular bile ortak değil.
Belki de gözlerimiz dolu ama caddelerimiz boş. Çünkü kalplerimiz boş.
Son Söz:
Ey insan, unutma; birine selam vermek, ona para vermekten daha değerlidir. Çünkü selam, kalbe dokunur. Cüzdan doluluğu değil, gönül doluluğu insanı insan eder.