Eskiden büyüklerimiz bir şey söylerdi: “Edep ya hu.”
Edep, insanın süsüydü.
Bilgi de edep olmadan kibre dönüşürdü, zenginlik de edep olmadan israfa…
Çünkü edep, insanın kendine sınır çizmesiydi.
Nerede konuşacağını, nerede susacağını bilmekti.
Nerede oturacağını, nerede kalkacağını bilmekti.
Ama bakıyorum şimdi, herkes her şeyi biliyor, her şeyi söylüyor, her şeye karışıyor.
Kimse haddini sormuyor kendine.
Halbuki insan, haddini bildiği kadar büyür.
Haddini aşan, edebini kaybeder; edebini kaybeden de insanlığını…
Sokaklarda, ekranlarda, meclislerde edep yok.
Herkes haklı, herkes güçlü, herkes doğru.
Ama kimse edepli değil.
O yüzden belki de her şey bu kadar gürültülü, bu kadar kirli.
Edep…
Yeniden hatırlanmalı.
Çünkü edep olmayan yerde, ilim de hikmet de fayda etmez.
“Edep, insanın görünmeyen zenginliğidir.”