Almadan mutlu olamayan, sahip olmadan var olamayan bir insan tipi ürettik.
Oysa tükettikçe tükeniyoruz, bunu fark eden kalmadı.
Alışveriş listeleri, indirim bildirimleri, kredi kartı ekstreleri…
Modern insanın “ihtiyaç” dediği şeyler, aslında arzunun sesinden başka bir şey değil.
Bir sabah uyandığınızda telefonu kontrol etmeden, kahvenizi içmeden, yeni bir şey satın almadan durabiliyor musunuz?
Eğer cevap hayırsa, zaten sistem sizi çoktan kendine benzetmiş demektir.
Tüketimin Psikolojik Kıskacı
Tüketim toplumu artık sadece eşyaları değil, duyguları da ambalajlıyor.
Mutluluk: 3 taksit
Özgürlük: Yeni bir telefon
Başarı: Markalı bir kıyafet
Ve biz bu paketleri alırken fark etmiyoruz: İçimizdeki boşluğu ne alsak da dolduramıyoruz.
Sahip Oldukça Kaybolanlar
-
Zaman: Yeni bir şey alabilmek için çalışırken, yaşamak için olan zamanımızı satıyoruz.
-
Anlam: Eşyalar çoğaldıkça, yaşadığımız yer ev değil; bir depo oluyor.
-
Kişilik: Kimliğimizi artık markalar tanımlıyor, tercihler değil.
Tüketim, kim olduğumuzu değil, neye sahip olduğumuzu önemsiyor. Ve biz bu yarışta ruhumuzu yitiriyoruz.
Durmak Bir İsyandır
Bir gün hiçbir şey satın almamayı deneyin.
Yeni bir şey istememeyi…
Sadece elinizdekine teşekkür ederek geçirdiğiniz bir günü…
Göreceksiniz: En zengin anlar, cüzdan değil, kalp dolduğunda yaşanıyor.
Altını Çizdiren Satırlar:
-
Tüketim çoğu zaman bir boşluk doldurma çabasıdır.
-
Sahip olduklarımız değil, vazgeçebildiklerimiz belirler bizi.
-
Ruh, marketten alınmaz. Ama orada kaybolabilir.
Daha azla yetinmek bir kayıp değil, bir hatırlamadır: Kim olduğunu, neye ihtiyacın olmadığını hatırlamak…