Bazı insanlar vardır, gittiği zaman kapıyı öyle bir kapatır ki...
Ne ses kalır ardında ne de umut.
Oysa hayat, her daim dönüşleri mümkün kılacak bir nezaket ister.
Bu yüzden ben hep derim: “Kapıyı çarpma, aralık bırak.”
Bu söz yalnızca fiziksel bir ayrılığı anlatmaz; gönül ilişkilerinin de, dostlukların da, hatta iş hayatının da sessiz kuralıdır.
Ne yaşarsak yaşayalım, ardımızdan iyi bir niyet bırakmak; bazen bir selamı, bazen bir tebessümü açık kapı gibi bırakmak...
Küskünlükte Bile Zarafet Vardır
İnsan kırılır, insan küser. Lakin kırgınlığın içinde bile bir edep taşımalı.
“Bir gün belki…” umuduna fırsat tanıyacak kadar...
Kapıyı çarptığımızda, yalnızca kendimizi değil, karşımızdakinin kalbini de susturmuş oluruz.
Hâlbuki bazı kapılar vardır, bir gün geri dönmek için aralık bırakılır.
Hayat Dönüşlerle Doludur
Hiçbir ayrılık nihai değildir.
Bugün küs olduğun kişi, yarın sana en büyük desteği sunabilir.
Düşman bildiğin, bir anda en sağlam sırdaş olabilir.
O yüzden yak, yık, sil, süpür demem; sadece “Usulca çekil, ama izi kalsın” derim.
Son Söz
Unutma: “Veda bile bir medeniyet işidir.”
Gittiğin yeri yakma.
Kapıyı çarpmadan çık.
Bir gün geri dönmek istersen…
O kapı seni tanısın.