“İnsan, aynaya değil; kendine bakabildiği gün başlar gerçek yüzünü görmeye.”
Sokakta yürüyen insanlara baktığınızda, herkesin bir rolü var.
Gülümseyenler mutluluktan değil, gizlemekten...
Bağıranlar öfkeden değil, duyulmaktan…
Sessiz kalanlar huzurdan değil, korkudan...
Modern yaşamın en büyük illüzyonu, herkesi ‘başarılı’, ‘mutlu’, ‘dolu dolu’ göstermesi.
Oysa derinlerde bir boşluk dolaşıyor: Sahte tebessümlerle örtülmüş bir ruh çöküntüsü.
Kimi statüye sığınıyor, kimi dine...
Kimi aşka sarılıyor, kimi yalnızlığına...
Ama hiçbirimiz cesurca şu soruyu soramıyoruz:
“Ben kimim gerçekten?”
Hepimiz bir yerlere ait olmaya, beğenilmeye, onaylanmaya öyle şartlandık ki; kendi iç sesimizi bastırmaya başladık.
Birileri bizi “iyi biri” sansın diye, “gerçek kendimizi” terk ettik.
Ama unutma: Gerçek seni en iyi sen bilirsin.
Ve en çok sen özlersin.
“Maskeler düşer bir gün. Yüzler değil, vicdanlar kalır geriye.”