Yollar çok, yürüyen çok... Ama her yürüyüş Hakk’a varır mı?
Kalbin yönü kıbleye dönmedikçe, bedenin attığı adımlar seni yaklaştırmaz.
İnsan, yaratılışı gereği yoldadır.
Kimi makam peşinde, kimi aşkın izinde, kimi öfkesine tutsak, kimi huzurun eşiğinde...
Ama her yolculuk, bir niyetle başlar ve niyet, istikametin pusulasıdır.
Cenâb-ı Hak buyurur:
“Şüphesiz Biz ona yolu gösterdik. İster şükredici olsun, ister nankör.” (İnsan, 3)
Bu ayet, insanın seçimli bir yolcu olduğunu hatırlatır. Yani gidişin yalnızca adımla değil, yönle ilgilidir.
Kalbin Yönü Nereye?
Modern çağ, yönsüz adımlarla dolu. İnsanlar yürüyor ama nereye?
Sabah kalkıp aynı telaşa uyanmak, akşam yorgun düşüp yine de içi boş kalmak…
Bu döngü, yönünü kaybedenlerin yürüyüşüdür.
Oysa Allah Resûlü (s.a.v) buyurur:
“Dikkat edin! Bedenin içinde bir et parçası vardır. O iyi olursa bedenin tamamı iyi olur. O bozulursa, bedenin tamamı bozulur. Dikkat edin! O kalptir.” (Buhârî, Îmân 39)
Kalp doğruysa, yol doğrudur. Kalp yanlışsa, istikamet kayıptır.
Her Yürüyüş Varış Değildir
-
Yolun nereye gittiğini bilmeyen, menzile varamaz.
-
Yönü kıble olmayanın secdesi tam değildir.
-
Kalbi Allah’a dönmemiş birinin zikri, dudaktan öteye gitmez.
Hakikat şu ki: Yol çoktur ama Hakk’a çıkan yol, kalbin teslimiyetinden geçer.
Seferin Aslı: İçe Dönüş
Bir mürşid şöyle demişti:
“En uzak yolculuk, insanın kendine varmasıdır.”
Kalbinle barışmadan, Rabbine yaklaşamazsın. Kendini bilmeden, Hakk’ı bulamazsın.
İşte bu yüzden, sefer dışarıya değil; içine olmalıdır.
Hatırda Kalacak Satırlar:
-
Kalp yönünü Allah’a çevirmedikçe, bedenin yürüyüşü boşuna olur.
-
Her adım seferdir, ama asıl sefer Hakk’a niyetle başlar.
-
Seferde olan yorulur, Hakk’a yönelen huzur bulur.