Bir gönül düşün ki, ne başkalarının takdirini bekliyor ne de onların yergisinden inciniyor…
İşte o gönül, Allah’a teslim olmuş bir gönüldür.
Teslimiyet, kulun Rabbine “Sen bilirsin” demesidir. Diliyle değil, kalbiyle. Çünkü kalp, O’nu tanıdığı anda susar.
Her hesap, her korku, her beklenti susar da geriye sadece tevhidin sükûneti kalır.
Zannediyoruz ki her şeyi biz kontrol ediyoruz.
Oysa her nefes, bir emanet. Her an, bir fırsat. Her imtihan, bir mektup… Ve her mektubun sonunda şu yazar:
“Ben senin Rabbinim. Bana güven.”
Aşk, Sırrını Kalbe Fısıldar
İnsan, ancak sevdiğiyle tamam olur. Ve Allah’ı gerçekten seven, başka hiçbir sevgiyle yetinemez.
Çünkü o aşk, bütün varlığı kuşatan bir şefkattir. Kul, sevilmeye değil, sevmeye odaklandığında teslim olur. İşte o zaman acılar bile lütuf gibi görünür.
Zira ne diyordu Mevlânâ:
“Dikenler, gül olmak için sabırla bekler.”
Sen de dikenlerini sabırla taşı, ki bir gün sende de güller açsın…
Kalbin Aynası
Kalp, bir ayna gibidir. Dünya hırslarıyla buğulanırsa, Allah’ın nuru orada görünmez.
Temizlemek gerek, sadeleşmek gerek…
Şükürle, sabırla, dua ile…
Ve unutma: Kalbinin aynasını cilalamak istiyorsan, Allah’a “evet” demeyi öğren.
“Kul Allah’a teslim olunca, Allah onu her şeyden teslim alır.”