Görmeden geçiyoruz. Ama onlar hep orada…
Parkın köşesinde, çayın buğusunda, suskunluğun gölgesinde.
Bir bankta oturan adamlar, aslında bize çok şey anlatıyor.
Şehir kalabalıktı yine.
Koşanlar, konuşanlar, aceleyle bir yerlere yetişenler…
Ama parkın ucundaki o eski bankta oturan iki adam, tüm bu telaşın dışında gibiydi.
Biri sigarasını yavaşça içiyor, diğeri gözlerini uzak bir yere sabitlemiş.
Hiç konuşmadan saatlerce oturabilirler. Çünkü bazı sessizlikler dostluktur.
İnsan, konuşmadan da anlaşabilir bazen.
Hele belli bir yaştan sonra, kelimeler yorucu gelir.
Şehir Büyür, İnsan Küçülür
Bir bankta oturan adamlar vardır.
Çoğu emekli…
Hayatın yükünü sırtlamış, şimdi biraz soluklanmak isteyenlerden.
Kimisi eşini kaybetmiştir, kimisi evlat hasreti çeker.
Ama kimseye anlatmazlar.
Çünkü anlatmak, duyan olmayınca ağır gelir.
Ve biz, yanlarından geçerken sadece iki ihtiyar görürüz.
Oysa orada, bir zamanlar genç olmuş, sevmiş, çalışmış, üzülmüş hayatlar oturur.
Herkesin Bir Bankı Vardır
-
Kimi parkta oturur, kimi cami avlusunda...
-
Kimi kahvede oyuna bakar, kimi sahilde dalgalara…
-
Herkesin içine çekildiği, sessizliğe sığındığı bir yeri vardır.
Bazıları o bankta unutur, bazıları hatırlar.
Bazısı sadece bekler.
Kimi kendini, kimi bir selamı.
Peki Ya Biz?
Biz ne zaman duracağız?
Ne zaman gerçekten göreceğiz?
Belki bir gün biz de o bankta olacağız.
Ve yanımızdan geçen genç birini fark edip içimizden şunu geçireceğiz:
“Ben de senin gibiydim… Beni fark etmediğin gibi…”
Bazı yazılar, bir bankta başlar… Kalpte iz bırakır.