Modern dünya, özgürlük kavramını bireyin sınırsız tercih hakkı olarak tanımlamaya meyillidir. Reklamlar, siyasal söylemler, popüler kültür, hep aynı mesajı verir: “Kendi hayatının patronu sensin, istediğini yap!”
Ancak bu söylem, insanın fıtratını göz ardı eder. İnsanı sadece bedensel arzulara indirgeyen bir özgürlük anlayışı, aslında yeni bir kölelik biçimi üretir: Nefsin köleliği.
İslam’ın Özgürlük Tanımı
Kur’an, özgürlüğü “sorumluluk bilinci” ile tanımlar.
“Allah’a kulluk edin, tağuttan sakının.” (Nahl, 36)
Bu ayet, gerçek özgürlüğün Allah’a kulluk etmek olduğunu ortaya koyar. Çünkü Allah’a kul olan, kula kul olmaz; modaya, reklama, siyasi manipülasyonlara esir olmaz.
Seküler Özgürlük ile İslami Özgürlük Arasındaki Fark
- Seküler anlayışta: Sınır, bireyin keyfi iradesidir.
- İslami anlayışta: Sınır, Allah’ın koyduğu helal-haram çerçevesidir.
Biri arzuların peşinden koşar, diğeri adalet ve hikmet merkezlidir.
Modern Kölelik Biçimleri
Kapitalist sistem özgürlük söylemini ekonomik bağımlılıkla törpüler. Tüketim kültürü, insanı sürekli daha fazlasını istemeye yönlendirir. Böylece insan, kendi nefsinin ve piyasanın esiri olur.
Gerçek Özgürlüğün İnşası
Gerçek özgürlük, iki adımla başlar:
- İçsel Arınma: Nefsin arzularına esir olmamak.
- Ahlaki Bağlılık: İlahi emir ve yasakları hayatın merkezine almak.
Bu şekilde insan, hem kalbinde hem de toplumda huzuru inşa eder.
Sonuç:
Özgürlük, sadece zincirlerin kırılması değil, hakikate bağlanmaktır. İslam’ın özgürlük anlayışı, insanı sınırsızlığa değil, sınırlarda huzura davet eder. Çünkü insan ancak Allah’a kul olduğunda gerçekten özgür olur.