Bir sabah uyanırsın, içinden hiçbir şey yapmak gelmez.
Kahveni alırsın, pencereden bakarsın, ama baktığın yerde bir anlam yoktur.
Bu, sadece bir yorgunluk hali değildir. Bu, birikmiş hayallerin unutulmuşluğudur.
Bir zamanlar ne büyük planlar kurmuştun. Ne çok hedefin vardı.
Şimdi ise hayatın ağırlığı altında ezilen bir aklın, sessizce pes edişine tanık oluyorsun.
Hayat, Tozlanan Hayalleri Temizlemeyi Bekler
Zihin yorgunluğu sadece bedeni değil, ruhu da teslim alır.
Yetişme telaşı, geçim derdi, beklentiler…
Tüm bunlar içinde “ben kimdim?” sorusu silikleşir.
Oysa cevap hep oradadır: Hayallerinle tanımlanırsın.
Bazen sadece bir hatırlatıcı yeter.
Eski bir defter, çocuklukta çizdiğin bir resim, belki de unuttuğun bir şarkı…
Hayallerini tekrar uyandıracak kıvılcımlar...
Kurtuluş, Hatırlamakla Başlar
Yorgun zihnini ayağa kaldıracak tek şey, hayalini yeniden hatırlamaktır.
Ulaşamasan bile yönünü bulursun.
Kaybolduğunu düşündüğün yerde aslında yeni bir yön açılır sana.
“Ne istiyordum ben?”
“Ben kim olmak istemiştim?”
Bu sorularla başla. Gerisi gelir.
Unutma: Hayal kurmayı bıraktığın an yaşlanırsın.
Ve hayalini yeniden hatırladığın gün, yeniden doğarsın.