Eskiden mahalleler vardı.
Herkesin birbirini tanıdığı, komşunun anahtarının komşuda olduğu, çocukların sokakta güvenle oynadığı mahalleler…
Mahalle bakkalı vardı mesela.
Girdiğinde sadece alışveriş yapmazdın, iki kelime sohbet ederdin.
Ekmek almaya gönderilen çocuk, dönüşte sakız ikramı alırdı.
Herkes bilirdi kimin hastası var, kimin düğünü var, kimin derdi var.
Şimdi apartmanlarda üst kat komşunun adını bile bilmeyen insanlar yaşıyor.
Mahalle kültürü, güveni öğretirdi, sorumluluk öğretirdi, büyüklere saygıyı, küçüklere sevgiyi öğretirdi.
Şimdi çocuklar sokakta oyun oynamayı bile bilmiyor, çünkü sokağın güveni kalmadı.
Herkes kendi dünyasına kapandı, duvarlar yükseldi, kalpler soğudu.
Mahalle kültürü çökerken insanlık da çöküyor aslında.
Çünkü mahalle sadece evlerin değil, gönüllerin komşuluğuydu.
Betonlar çoğaldı, ama insanlık azaldı.
“Mahalleler bittiğinde, insanlar kendini yalnız hissetmeye başlar.”