Bazı insanlar acılarını anlatmaz; yüzlerine bir tebessüm yerleştirir, hayata devam ederler.
Onlara “Nasılsın?” diye sorduğunuzda, hiç düşünmeden “İyiyim” derler.
Oysa içlerinde bastırılmış bir fırtına, yüzeye çıkmayı bekleyen duygular vardır.
Psikolojide buna “duygusal kaçınma” deriz.
Bu kaçınma, bazen öğrenilmiş bir savunmadır.
Çocuklukta “ağlama, güçlü ol” diye büyütülen bireyler, duygularını bastırmanın bir başarı olduğunu sanırlar.
Oysa bastırılan her duygu, zihnin karanlık bir köşesinde birikir.
Gün gelir, bedende ağrılarla, uykusuzlukla, sebepsiz yorgunlukla kendini gösterir.
Duygularla yüzleşmek, onları inkâr etmekten çok daha sağaltıcıdır.
Üzüntü de insani bir tepkidir, öfke de.
Önemli olan, bu duyguları yönetebilmek, onları sağlıklı ifade edebilmektir.
Bir danışanım şöyle demişti: “Güldüğüm anlar bile aslında ağladığım yerlerdi.”
Bu cümle, binlerce kişinin iç dünyasının özeti olabilir.
Unutmayalım:
Gülümsemek her zaman iyilik hali değildir. Bazen de en büyük çığlıktır.