Bazen sessiz bir odada bile içimizde kıyametler kopar. Sanki biri sürekli konuşur, eleştirir, sorgular, endişelendirir.
Bu sese “zihinsel gürültü” diyoruz.
Modern insanın en büyük sınavlarından biri, dış dünyanın değil, iç dünyanın karmaşasıyla baş edebilmektir.
Zihinsel gürültü; geçmişin pişmanlıklarını, geleceğin kaygılarını, şimdinin yetersizlik duygularını aynı anda bize fısıldar.
Fakat bu sesin gerçekliği yoktur.
O, sadece düşüncelerimizin ürünüdür; zihnimizin çekmecelerinde yıllarca sakladığımız anılar, kırgınlıklar ve beklentilerle beslenir.
Peki, bu gürültüyü nasıl susturacağız?
İşte burada psikoloji ile maneviyat iç içe geçer.
Derin bir nefes almak, şükretmek, o anı fark etmek ve en önemlisi; düşüncenin sadece düşünce olduğunu idrak etmek…
Bunlar zihnin gürültüsüne karşı en etkili savunmalardır.
Meditasyon, dua, yürüyüş ya da sadece sevdiklerimizle geçen bir zaman…
Sessizlik, çoğu zaman seslerden daha çok şey söyler bize.
Zihnin gürültüsünü susturmak, kendimizi duymaya cesaret etmekle mümkündür.
Ve hatırlayın: Düşünceleriniz siz değilsiniz.
Siz, onları izleyen, seçen ve yöneten varlıksınız.
O yüzden zihniniz çok konuştuğunda ona şöyle deyin:
“Teşekkür ederim, seni duyuyorum.
Ama şimdi susma zamanı.”
Yeni bir iç huzura adım atmak için her gün sadece 10 dakikanızı kendinize ayırın.
Çünkü en kıymetli terapi, kendine kulak vermektir.