“Bazen susturamadığımız ses, dışarının değil; kendi zihnimizin yankısıdır.”
Zihniniz hiç susmuyor mu?
Uyuyacağınız an birden hayatınızın en garip anı aklınıza geliyor, değil mi?
Ya da bir konuşmayı tekrar tekrar analiz ettiğiniz oluyor mu?
Peki ya kendi kendinize ‘keşke’lerle dolu bir iç sesle savaşırken bulduğunuz zamanlar?
Modern insanın en derin yalnızlıklarından biridir zihinsel gürültü. Düşüncelerimizin içinde boğuluruz.
Geçmiş pişmanlıklar, gelecek kaygıları, yapılacak işler, söylenmemiş sözler…
Zihin hiç durmaz, hep konuşur.
Bu Bir Hastalık mı?
Hayır. Ama sürekli düşünmek, zihni asla dinlendirmemek; zamanla yorgun bir ruh, tükenmiş bir beden ve sabırsız bir insan yaratır. Tıpkı bir televizyonun sesi kısık da olsa gün boyu açık kaldığında yoran etkisi gibi, zihinsel uğultu da fark ettirmeden ruhu yorar.
Neden Susmaz Bu Ses?
-
Mükemmeliyetçilik ve kendine yüklenen aşırı sorumluluk
-
Geçmiş travmalar ve gelecekle ilgili kontrol arzusu
-
Sosyal medya ve bilgi bombardımanı
-
Duyguları bastırmak ve düşüncelerle bastırmaya çalışmak
Zihin, bastırılan duyguların sesi olur. İçinizde ne varsa, dışarı çıkacak bir yol arar.
Çözüm Ne Olabilir?
-
Farkındalık pratiği: Günde 10 dakika nefesinize odaklanmak bile mucize yaratır.
-
Yazmak: Zihindeki karmaşayı kağıda dökmek, onu susturmanın en etkili yollarından biridir.
-
Fiziksel hareket: Spor, yürüyüş ya da dans... Zihnin yükünü bedene aktarmak iyileştirir.
-
Terapötik destek: Zihnin karmaşası konuşuldukça azalır.
“Zihnini susturamazsan, kalbini duyamazsın.”